Türkiye Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıldönümünü kutlarken, 100 yıl önce hangi koşullarda Cumhuriyetimize sahip olduğumuzu hiçbir zaman unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
Hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı İmparatorluğu’ndan genç, tüm dünya halklarına özgürlük noktasında ilham kaynağı olan Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşüm hiç kolay olmadı.
Dünyadaki bilim ve teknolojik gelişmelerin uzağında kalan Osmanlı İmparatorluğu 16. Yüzyılının son çeyreğinden, 20. Yüzyılın başına geçen yaklaşık 350 yıllık süreçte sürekli kan kaybetti.
1699 yılında Karlofça Antlaşmasıyla; Macaristan, Erdel Prensliği, Ukrayna, Podolya, Mora ve Dalmaçya’yla başlayan, 19. ve 20. yüzyılda dünya genelindeki özgürlük hareketleriyle devam eden toprak kayıpları hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı İmparatorluğunun adeta bitkisel hayata girmesine yol açtı.
Robert Schuman Merkezi’ne göre Osmanlı sadece 1. Dünya Savaşı’nda 772 bin gencini kaybetti. Bazı liselerimiz savaş yıllarında mezun veremediler.
Yoksulluk, umutsuzluk, imkânsızlık, tükenmişlik içinde bir halkı olan Hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya savaşı sonrasında topraklarını paylaşma hesabı yapan İngiltere, Fransa ve Yunanistan, yüzyılın dahisi olarak nitelendirilen Gazi Mustafa Kemal’i hesaba katmamışlardı. İngiltere Başbakanı David Lloyd George; “Şu talihsizliğimize bakın ki, 20. yüzyılın dahisi Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı” diyerek durumu özetliyordu.
Bu kötü gidişe dur demek için 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlıların İzmir’i işgaline ilk kurşunu atan Gazeteci Hasan Tahsin Kurtuluş mücadelemizin fitilini ateşlerken, Kurtuluş Savaşı için hazırlıklarını tamamlayan Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’dan yaktıkları özgürlük ateşini 29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla taçlandırdılar.
Bu süreçte Gazi Mustafa Kemal’in liderliğinde insan üstü bir çaba gösteren Anadolu insanı az zamanda büyük bir iş başardı. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla Kurtuluş Savaşına büyük destek verdi.
Savaştan mutlak zafer ile ayrılmamız sömürge altındaki diğer ülkeler ve milletler için de bir feyz kaynağı ve büyük bir örnek oluşturdu. Başta Cezayir olmak üzere birçok ülke Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı bağımsızlık mücadelesini örnek alarak kendi mücadelelerini başlatmış ve bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Milletlerin kaderlerini tayin etme hakkı da bir kez daha tüm dünyaya gösterilmiştir.
9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in kurtuluşu sonrasında yeni cumhuriyeti kurmak için yoğun bir mesai harcandı.
Türk toplumunun Kurtuluş Savaşı’ndaki zaferinin ekonomik zaferlerle taçlanması için Cumhuriyet ilanından 8 ay önce Gazi Mustafa Kemal, ekonomide geleceğin ana stratejilerini oluşturmak için büyük bir hazırlığa girişti. İktisat Vekili Mahmut Esat’tan ekonominin tüm kesimlerini içine alacak büyük bir kongre organize edilmesini istedi.
Askeri başarıların, iktisadi başarılarla taçlandırılması gerektiğine inanan, bu sayede güçlü bir devlet olacağımıza inanan Gazi Mustafa Kemal, çok iyi bir iktisadi program oluşması için sanayi ve ihracat kenti olan İzmir’i toplantı yeri olarak bizzat kendisi seçti. Kongreye verdiği önemi de şu sözlerle özetledi; “Erzurum Kongresi nasıl ki bu milletin ayağa kalkmasını sağladıysa, İzmir İktisat Kongresi de Türk ekonomisinin çıkış noktası olacaktır. Bu kongre bu nedenle çok mühimdir.”
İzmir İktisat Kongresi’nde sanayinin ve ihracatın gelişimi için alınan kararların önemlileri şunlar oldu; “Yerli sanayi, yabancı mala karşı ağır gümrüklerle korunacaktır. Sanayiye gereken ara mallar gümrüksüz girecektir. Yatırım için gelecek tesislerden gümrük alınmayacaktır. İç ihalelerde yerli malın fiyat farkı ithal ürüne göre yüzde 100’ü geçse bile yeri mal tercih edilecektir. 5 dönüme kadar olan devlet arazileri, üzerinde tesis kuracak girişimcilere bedelsiz verilecektir. Burada muafiyet Türk tebasında olanlaradır. Şirketlerde ise buna uyulması için hissenin yüzde 75’inin yerli olması yeterli olacaktır. Sanayi teşviki 5 yıl geçerlidir. Bu süre bitince 25 yıl daha uzatılabilecektir. Halk, memur ve askerlerin yerli mensucat kullanmaları sağlanacaktır. Sanayi eğitimine önem verilecektir. Sanayi odaları kurulacak ve bu odaların üst kuruluşu olacaktır. Sanayiye kaynak aktaracak bankalar kurulacaktır. Bu girişim mevcut bankalardan hisse alınarak ve devletin de katkısı ile gerçekleşecektir. Sanayi tesisi kurmaya uygun yerlere ve ülkenin doğal kaynaklarına ulaşım sağlanacaktır. Demiryolları yapılacak ve şoseler döşenecektir. Emtia taşınması ucuz tarife ile sağlanacaktır.”
İktisat Kongresi’nde alınan kararların büyük bölümü ihracatı tetikleyecek niteliktedir. Sanayi teşvikleri, üretimin artırılmasına yönelik önlemler, demiryollarının ve limanların genişletilmesi, navlun indirimleri, ipotek karşılığı kredi, yurt dışında ticaret ataşeliklerinin kurulması, sigortacılığın geliştirilmesi, mamul ürün ihracatının teşviki bunların başında gelmektedir.
29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet’in ekonomi yönetimi, Atatürk’ten aldığı direktifle, 17 Şubat’ta yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararları yaşama geçirmekle işe başladı. Sanayi ve tarım alanında üretimi artıracak adımlar 1. Kalkınma Planında yerini buldu.
Eğitim, sanayi, tarım, ticaret, ihracat ve diğer alanlarda büyük bir gelişmiş gösteren Türkiye Cumhuriyeti günümüzde dünyanın 20 büyük ekonomisi arasında yerini aldı.
1923 yılında tamamına yakını tarım ürünlerinden oluşan 51 milyon dolarlık ihracatımız 100 yılın sonunda yaklaşık 5 bin katlık artışla sanayi ürünleri ağırlıklı bir desenle 255 milyar dolar seviyesine ulaştı. İhracatçı sayımız sürekli artarak bugün 110 bine ulaştı.
İzmir, İzmir Limanı’nın da pozitif katkısıyla tarih boyunca ihracat kenti oldu. Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923 yılında Türkiye’nin yaptığı 51 milyon dolarlık ihracata 42 milyon dolarlık katkı sağladı. Bu ihracatta öne çıkan ürünler; pamuk, kuru üzüm, kuru incir, zeytin, zeytinyağı, palamut, halı, arpa öne çıkan ürünler idi.
İzmir, Cumhuriyetimizin kuruluşundan 1980’e kadar Türkiye’nin ihracatını domine etti. 1980 sonrasında sanayileşme hamlesiyle ihracatta İstanbul ihracatta liderliği eline alsa da, İzmir halen yıllık 17 milyar doları aşan ihracatıyla Türkiye’de en çok ihracat yapan ikinci il konumunu sürdürüyor.
Manisa ve Denizli Türkiye’de en çok ihracat yapan ilk 10 il arasında yer alıyorlar. Muğla 2022 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yaparken, Balıkesir 2023 yılında ihracatta 1 milyar dolar barajını geçmek için var gücüyle çalışıyor. Ege Bölgesi olarak 2022 yılında 32 milyar dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdık. İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı yüzde 142 seviyesinde.
Ege Bölgesi, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ilk 1000 ihracatçı listesinde 159 firma ile temsil ediliyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ihracatımızın deseninde tarım ürünleri ağırlıklı iken, günümüzde sanayi ürünleri ihracatımız öne çıkıyor. Hizmet sektörlerimiz ciddi bir döviz getirisi sağlıyor.
Türkiye’nin ikinci yüzyılında da kalkınmasını sürdürmesi ve dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olabilmesi için ihracatın itici güç olacağına inanıyoruz. Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki ruhla ikinci yüzyıla odaklanmalıyız.
İlk 10 ekonomi arasına girebilmemiz için ihracatla büyümeliyiz. İhracatta her yıl minimum yüzde 10 artış yakalamalıyız. Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümünde maalesef bu hedefin uzağında kalacağız. Sonraki yıllarda bu hedefi yakalayabilmemiz için ihracatçıların çarklarının dönmesi, üretimin devamı için dünyadaki rakiplerimizle rekabetçiliğimizi koruyacak koşullarda enflasyona yenilmeyen döviz kuru, uygun vadeli finansman, ihracatçılarımıza kullandırılan devlet yardımlarının geçmiş yıllarda olduğu gibi döviz bazında kullandırılması gerektiğine inanıyoruz.
Teknoloji başdöndürücü bir hızla gelişiyor. Önümüzdeki yüzyılda bu değişim daha da hızlanacak. Öyleki önümüzdeki 10 yılda günümüzdeki mesleklerin yüzde 30’u güncelliğini yitirirken, yeni meslekler iş hayatında öne çıkacak. Bugün doğan çocukların büyük çoğunluğu bugün var olmayan meslekleri yapar hale gelecek. Veri analizi her zamankinden daha kıymetli hale gelecek.
Önümüzdeki süreçte ürünler ve hizmetler çeşitlenecek ama binlerce yıldır olduğu gibi önümüzdeki yüzyılda da ihracat devam edecek. Ege İhracatçı Birlikleri’nin ilk kurulduğu yıllarda tarım sektörleri öndeyken günümüzde EİB’nin ihracatında sanayi sektörleri öne geçmiş durumda. Temiz enerji, yazılım, geri dönüşüm, bilişim sistemleri, savunma teknolojileri, telekomünikasyon, mesleki eğitim, tasarım, tarım sektörlerimiz ikinci yüzyılda öne çıkacak.
İhracatta geleneksel pazarlama yöntemlerimiz devam ederken dijital pazarlama yoğunlaşmamız gereken başlıklardan birisi olacak. Bugün konteynerlerle yaptığımız ihracatı önümüzdeki süreçte tüketicilere doğrudan yapar noktaya gelen adımları daha hızlı atacağız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı yapay zekanın yüzyılı olacak. Tabii bütün bunları yaparken sürdürülebilirlik ana ilkemiz olacak.
Cumhuriyetimizin 100. Yaşını kutluyor, ikinci yüzyılda Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefine ulaşmak için yeni bir ruhla 7 gün 24 saat çalışmaya devam edeceğiz.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Bir Cevap Yaz