Kanser dokusuna Ultrasonografi, Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve nadiren de MR (Emar) gibi cihazlar kılavuzluğunda özel iğneler ile giriş yapılarak yüksek ısı verilen uygulama; tümörlerde yakma tedavisi ya da diğer adıyla ‘Termal Ablasyon’ olarak adlandırılır. Tedavinin giderek artan kullanımı ile kanser tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Yıllar içerisinde gelişen teknoloji ile girişimsel radyologlar bu tedaviyi daha konforlu cihazlarla yapabilir hale gelirken, hasta konforu da eş zamanlı olarak artmaktadır.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Radyoloji bölümünden, Prof. Dr. Aylin Hasanefendioğlu Bayrak termal ablasyon tedavisinin belli başlı özellikleri ile ilgili kısa bilgilendirme yaptı.
Tedavi temelde yüksek ısı ile tümörlü doku tahribine dayanır. Ancak yüksek ısı nedeniyle son derece ağrılı olabilecek bu işlem genel anestezi ile ağrısız bir şekilde gerçekleştirilir. Sonuç olarak küçük bir iğne deliğinden girilerek en fazla 20-30 dakika içerisinde tümörlü dokunun tamamen yok edilmesi sağlanır. En fazla karaciğer, daha az sıklıkla da böbrek ve akciğer tümörlerinde kullanılır. Organda birden fazla kanser odağı varlığında ise her bir lezyona ayrı ayrı girerek tedavi etmek mümkündür. İşlem planlanırken tümörün boyutu ve organ içerisindeki yerleşimi çok önemlidir’ dedi. En önemli avantajlarından birinin ‘açık ameliyatlardaki gibi geniş dikiş hatları olmaması ve böylece tedavi sonrası hastanın günlük aktivitelerini daha rahat yapabilmesi’ olduğunu belirtti.
Hastaların genellikle rutin kontrolleri sırasında saptanan şüpheli lezyonlarına biyopsi yaparak iyi huylu-kötü huylu tümör ayrımı yapıldığı, bu şekilde kanser tanısı almış hastalarda hastalığın yaygınlığına ve ek hastalıklarının olup olmamasına göre büyük cerrahi işlem, yakma tedavisi gibi daha kolay uygulanabilir tedaviler ya da sadece kemoterapi gibi ilaç tedavi seçenekleri arasında hastaya en uygun olanın seçildiğini ifade etti. Termal ablasyon ile kanserli dokuya Ultrasonografi, Bilgisayarlı Tomografi (BT) ya da MR (Emar) gibi cihazlar kılavuzluğunda girildiği için tedavi edilecek kanserli alanın doğru tespit etmenin kolay olduğunu belirtti. Prof. Dr. Aylin Hasanefendioğlu Bayrak bu tedaviye uygulama şekli olarak çok benzeyen başka tedaviler arasında tümörlü dokunun dondurulduğu Kriyoablasyon’un daha nadir olmakla birlikte bazı hastalarda tercih edildiğini ifade etti. Her iki yöntemde de tedaviden sonra 1 ay-3 ay gibi aralıklarla yapılan görüntülemelerde tümörün giderek küçüldüğü ve skar dediğimiz iz şeklinde seçildiği belirtti.
Kötü huylu tümör tedavisi yanında bazen iyi huylu tümörlere de uygulanır. Örneğin Osteoid osteom olarak bilinen kemiğin iyi huylu tümörleri ve hastayı kozmetik açıdan rahatsız eden yine iyi huylu büyük tiroid nodüllerinde de kullanılmakta olup her iki durumda da son derece başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Özellikle Osteoid osteomda tedavi öncesi hastaların sıklıkla bahsettiği geceleri daha çok ortaya çıkan şiddetli ağrıların tedavi sonrası 24 saat içinde kaybolduğu görülmektedir’.
Prof. Dr. Aylin Hasanefendioğlu Bayrak konuyu öne çıkan yönleri ile şöyle özetledi; ‘Bu yöntemin görüntüleme yöntemleri kılavuzluğunda olması tedavi edilmek istenen dokunun doğru yerinin hedeflenmesini mümkün hale getirir, böylece yapılan tedavinin etkinliği artar, tekrarlama olasılığı azalır. Bunun yanında açık ameliyatlardaki gibi geniş dikiş hatları yoktur, böylece tedavi sonrası hastanın günlük aktivitelerini daha rahat yapabilmesi mümkün olur. İşlem süresi açık ameliyatlardan daha kısadır, bu da kalp hastalığı gibi anestezi alması nispeten riskli hasta grubunda avantaj oluşturur. Tüm bu nedenlerle girişimsel radyoloji, onkolojik hasta tedavisinde giderek daha fazla önem kazanmaktadır’.
Kanser tedavisinde yeni gelişmelere şahit olacağımız nice günlere !!!!
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
Bir Cevap Yaz